Bağımlı Kişilik Bozukluğu
Bağımlı kişiliğe sahip bir bireylerin duygusal ve fiziksel ihtiyaçları, en yakın olduğu kişilere bağlıdır. Bağımlı kişilik bozukluğu, ayrılma korkularının yanı sıra, boyun eğen ve yapışkan davranışlara yol açan yaygın ve aşırı ilgilenilme ihtiyacıdır. Başkalarının yardımı olmadan hayatta kalamayacağına dair kendi algısında dayanır.
Bağımlı kişilik bozukluğu olan bireyler, başkalarından aşırı tavsiye ve güvence almadan günlük kararlar (hangi kıyafetleri giyecekleri gibi) vermekte büyük zorluk yaşarlar. Bu bireyler pasif olma eğilimindedir ve diğer insanların (normalde başka bir kişinin) inisiyatif almasına ve hayatlarının çoğu önemli alanında sorumluluk almasına izin verir. Bu bozukluğu olan yetişkinler, nerede yaşayacaklarına, ne tür bir işe sahip olacaklarına ve hangi insanlarla arkadaş olacaklarına karar vermek için genellikle bir ebeveyne veya eşe bağlıdır. Bu bozukluğu olan ergenler, bir ebeveynin hangi kıyafetleri giyeceğine, kiminle ilişki kurması gerektiğine, boş zamanlarını nasıl geçirmesi gerektiğine ve hangi okula veya koleje gideceğine karar vermesine izin verebilir.
Risk faktörleri nelerdir?
Bu bozukluğun gelişimine katkıda bulunabilecek bazı risk faktörleri şunlardır:
- Çocukluğunda ihmal geçmişi olan kişiler
- Aşağılayıcı ve değersizleştiren ortamda büyümek
- Uzun süreli, taciz edici bir ilişki içinde olmak
- Aşırı korumacı veya otoriter ebeveynlere sahip olmak
- Ailede anksiyete bozukluğu öyküsü olması
Bağımlı kişilik bozukluğu ve bağımlı kişilik özellikleri olan kişilerdeki belirgin durumlar şunlardır:
- Karar vermekte zorlanma: Başkalarının yardımı olmadan kararlar alamazlar. Birçok durum için olduğu gibi basit kararları bile başkalarına danışmadan vermekte zorlanırlar. Yanlış şeyler yapacaklarına ve hatalı davranacaklarına inanırlar ve bu yüzden kötü davranılacaklarını ve cezalandırılacaklarını düşünebilirler.
- Kendini ifade edememe: Özellikle başkaları ile anlaşamadıkları hususlar olduğunda bunu ifade etmekte zorlanırlar; ya bir şey söyleyemezler ya da ezile büzüle söylerler. Ne istediklerini, neyi sorun gördüklerini ifade edemediklerinden kişiler arası ilişkilerde sorunlarına çözüm bulamazlar. Bu yüzden kötüye kullanılmaya açık hale gelirler.
- “Hayır” diyememe: İstemedikleri doğrultuda kendilerinden bir şey istendiğinde ya da zorlanıldıklarında karşı koyamazlar, “hayır, yapmak istemiyorum” diyemezler. Bağımlılık aşırıysa, “hayır” demeyi akıllarından bile geçirmeyebilirler. Karşıdaki ne istiyorsa o doğrudur. Bariz bir haksızlık olduğu durumlarda söyleneni yapsalar dahi içten içe öfke yaşarlar ama bunu gösteremezler ya da bu öfkenin farkına bile varamayabilirler.
- Güven eksikliği: Kendilerine güvenmediklerinden ve kendilerini yetersiz gördüklerinden aktiviteleri veya sohbetleri başlatan taraf olmazlar. Kendi fikirleri olduğunda ya susarlar ya da “bende aynı şekilde düşünüyorum” gibi söylemlerle itaat eden bir yaklaşım içinde olurlar. Dinlerken de aktif bir şekilde dinleyemezler; kendilerine güvenleri düşük olduğundan, söylenenleri anlamak değerlendirmek ve bir katkıda bulunmak gibi bir niyetleri olmaz. Öylesine dinlerler ve kendilerini konuşulanlar ve konuşanlar karşısında yetersiz ve aciz hissederler.
- Yalnız kalamama: Yalnız iken çaresiz ve sıkıntılı olurlar. Ne yapacaklarını bilemezler ve rutin yapmaları gereken işleri yaparlar. Kafalarından sürekli bir an önce eşini arama, onun gelmesi, arkadaşıyla buluşma gibi düşünceler geçer. Dışarıdan arkadaş canlısı ya da eşine çok bağlı biri gibi değerlendirilebilirler ancak alttaki motivasyon yalnız kalmanın verdiği kötü hissetme halinden kurtulmaktır.
- Bir ilişki bittiğinde hemen diğerini arama: Bağımlı kişilik özelliğine sahip kişiler yakınlık kurdukları insanlarla ilişkileri bittiğinde bu duruma tahammül edemezler. Yakın arkadaşlar ve özellikle de duygusal ilişki yaşanan kişilerde bu tahammülsüzlük çok daha şiddetli olur. Terk edilmeye ve reddedilmeye ve ayrılığa aşırı hassasiyetleri olduğundan, bunun sıkıntısını yaşarlar ve aynı zamanda şiddetli bir boşluk duygusu hissederler. Bu yoğun hisler çok rahatsız edici olduğundan bir an önce başka birini bulmak için harekete geçerler ve birine bağlanmaya yoğun ihtiyaç duyarlar. Bu durum, onları bağlanacakları kişinin duygusal istismarına açık hale getirir.
- Terk edilme korkusu üzerine sürekli düşünme: Aşırı bağımlı olduğu kişi ile ilişki sürerken aşırı tedirgindirler ve günün büyük çoğunluğunda terk edilecekleri ile ilgili düşüncelerle boğuşurlar. Terk edilme korkusunun yoğunluğu, bağımlı oldukları kişinin söz, davranış ve tutumlarını sürekli gözlemelerine ve bir olumsuzluk aramalarına neden olur. Bunu yaptıklarında, gerçek ya da değil mutlaka bir olumsuzluk bulurlar, kendileri ile ilgili olmayan hal ve tavırları kendilerine yontarlar. Bu süreç kısır döngüsel bir biçimde terk edilme korkusunu sürekli canlı tutar.
Bağımlı kişiliğe sahip bir kişi bir ilişki sona erdiğinde nasıl tepki verir?
Yakın bir ilişki sona erdiğinde (bir sevgiliden ayrılma), bağımlı kişilik bozukluğu olan bireyler, ihtiyaç duydukları bakım ve desteği sağlamak için acilen başka bir ilişki arayabilirler. Genellikle kendilerine bakmak zorunda bırakılma korkularıyla meşgul olurlar.
Bağımlı kişilikler narsistlere mi yoksa histerik insanlara mı çekilir?
Narsistik, histrionik, sınırda veya antisosyal kişilikler B Kümesi bozukluklarına girer. Bu insanlar daha düzensiz ve drama için yaşıyorlar. Bağımlı kişilikleri olan kişiler, Küme B bozukluğu olanlara çekilir. Bağımlı kişi, B Kümesi’ndeki düzensiz kişiye tam olarak ihtiyaç duyduğu şeyi, övgüyü ve yüksek saygıyı verecektir. B Kümesi bozuk kişinin sorumlu olduğu ve tüm kararları aldığı bir tür simbiyotik ilişki haline gelir.
Bağımlı kişilik bozukluğu nasıl tedavi edilir?
Tedavi, semptomları hafifletmeye odaklanır. Psikoterapi, durumunuzu daha iyi anlamanıza yardımcı olabilir. Ayrıca size başkalarıyla sağlıklı ilişkiler kurmanın ve özgüveninizi geliştirmenin yeni yollarını öğretebilir.
İlaçlar, anksiyete ve depresyonu hafifletmeye yardımcı olabilir, ancak genellikle son çare olarak kullanılır. Terapistiniz veya doktorunuz, aşırı kaygıdan kaynaklanan panik atakları tedavi etmek için size bir ilaç reçete edebilir. Anksiyete ve depresyon için bazı ilaçlar alışkanlık oluşturur, bu nedenle reçeteye bağımlılığı önlemek için bunları alırken doktorunuzu düzenli olarak görmeniz gerekebilir.