Kendini değersiz hisseden insanların yaptığı en büyük hata, kendi değerini diğer insanlar üzerinden ölçmek. Eğer ben değerimi diğer insanların verdiği değer ile ölçersem, biri bana değer verdiğinde kendimi değerli hissederim, değer vermediği zaman değersiz hissederim. Bundan dolayı birisiyle değerli, birisiyle değersiz hissedip kendi ruhsal dengemi kaybetmek istemiyorsam, kendi içimde bir referans noktası belirlemem gerekir. Bunun için kendinize “X kişisi bana değer vermeden ben neden değerliyim? Dünyada ki varoluşumun anlamı nedir?” sorularını sormamız ve yanıt aramamız gerekli.
Belki de uzun zamandır değersiz hissediyorsan, “Benim bu hayatta olmamın bir anlamı yok.” diyebilirsin. Bir karıncanın bile bir anlamı varken, sen eğer bir anlamının olmadığını düşünüyorsan, sadece bunu keşfetmemişsin demektir. Senin de bu dünyada olmanın hem kendin için, hem de çevredeki insanlar için bir anlamı var. Aynı zamanda sen kendinin anlamını, değerini sorguluyorsan, bir şekilde bu dünya için çaba gösteren bir insansın. Diğer insanların sana verdiği değer, aslında senin neye sahip olduğun ile alakalı değildir. Herkezin dünyaya bakışı kendine özgüdür, senin içinde ne cevherler olduğunu fark edemeyebilirler. Bu durumu bir örnekle açıklayalım. Altın gibi değerli bir maddeyi bir kuyumcuya götürdüğümüz zaman kuyumcu o değerli taşın hakkını, değerini verirken hurdacıya götürdüğümüz zaman ona hurda değeri verecektir. Bu durumda sen, kendi değerini diğer insanlar üzerinden ölçtüğün zaman, hurdacıya gittiğin zaman kendini hurda zannedersin. O yüzden kendi değerini diğer insanlar üzerinden ölçmeyi bırakman ve kendini sorgula lazım.
Öneri:
“İnsanlar seni neden sevmeli?”
Bir kağıda insanların seni neden sevmesi gerektiğini düşündüğün 10-15 tane özelliğini yaz. Bunlar senin olumlu özelliklerini, diğer insanlara faydalarını içersin. Bunları hatırlamak bile, diğer insanlardan bağımsız olarak senin ne kadar değerli birisi olduğunu kendine hatırlatmana yarayacak.
Bazen dışarıdan bakıldığı zaman, insanlar seni kolayca yargılayabilir, senin durumunu anlamayabilir, seni küçümseyebilir, aşağılayabilir. Eğer biraz önce bahsettiğim gibi, diğerlerini çok umursuyorsan, zannedersin ki onların seni küçümsediği kadarsın. Halbuki şunu düşünsen; “Kim senin ne acılar çektiğini biliyor? Kim senin gerçekten neler hissettiğini farkında?”. Bunları bildiğin zaman, insanların boş konuştuğunu, anlamadan, dinlemeden yargıladığının farkına varacaksın. Halbuki sen kendini biliyorsun, çocuklukta yaşadıklarını biliyorsun, belki de anlatsan insanların şoke olacağı ağırlıkta olaylar yaşadın. Kim bilir ki bunu? Sen bilirsin sadece ama bunu diğer insanlar bilmediği için kolayca seni yargılayabiliyorlar, kolayca seni eleştirebiliyorlar. Onlar senin hakkını vermesin ama sen kendi hakkını vermeyecek misin? Sen yaşadığın o kötü anılarının, bugün bir şekilde acı çekiyor olsan da ayakta olduğunun hakkını vermeyecek misin? Bu gücünü takdir etmeyecek misin? Kendi hikayeni, neler yaşadığını ve bu zorluklara rağmen nasıl ayakta kaldığını sen hatırlamalısın, başkası hatırlamasa bile.
Özellikle değersiz hisseden insanlar duyguları ile hareket ederler. Burada “duygu” ve “düşünce” ayrımından bahsetmek isterim. Duygu dediğimiz şey, şu an ne hissettiğimizdir. Başarısız hissedebiliriz, güzel olmamıza rağmen çirkin hissedebiliriz. Gerçekte öyle olmamasına rağmen, bir insan hissettiği zaman, onu gerçekmiş gibi algılar. Mesela benim fiziksel özelliklerim değişmiyor, ama bir gün kendimi çok güzel, bir gün çok çirkin buluyorum. Ben değişmedim ama ne oldu? Hissettiğim şey gerçekliğimi değiştirdi. İşte burada, değersiz hisseden insanlar zannediyor ki, ben böyle hissettiğim zaman, herkez beni böyle görüyor, ben gerçekten değersizim.
Halbuki şöyle bir düşün bakalım: hissettiğin ile düşüncelerinin gerçekliğini ayırt ettiğin zaman, o zaman değerli olan taraflarını fark edeceksin. Ama şunun üzerinde durmak isterim. Sen değersiz hissetmeye devam edeceksin. O yüzden hayatta şöyle bir profil oluşturacaksın, sana uygun bir şekilde: “Değerli hisseden birisi nasıl davranır? Kendini seven bir insan nasıl davranır?” Bu sorulara cevapların senin referans noktaların olacak. Prensiplerin olacak ve bu prensiplere göre yaşamaya devam edeceksin. Kendini değersiz hissetsen de, değerliymiş gibi davranacaksın. Kendini bir şekilde diplerde hissetsen de, değerliymiş gibi hayatını aktif bir şekilde yaşamaya devam edeceksin, o zaman içinde bulunduğun döngüyü değiştirebilirsin. Ama sen değersiz hissettiğin zaman kendini kapatırsan ne olacağına dair yaşanmış bir örnek verelim: Mankenlik yapan bir kadın, lisede çok güzel bir kız olmasına rağmen, sınıfındaki herkezin onunla kısa boylu şişman diye dalga geçtiğini anlatmıştı. 1.78 boyunda 50 kilo olmasına rağmen!. Ne kısa boylu, ne şişman ama o kendisini o kadar değersiz görüyor ve kapatmış ki, diğer insanlar bir süre sonra onun korkularıyla dalga geçmeye başlıyor ve kendisini öyle görmeye, inanmaya başlıyor. O yüzden duyguların sana aksini iddia etse de, düşüncelerinle, prensiplerin ile hareket etmen lazım.
Değersiz hisseden insanların bir kısmının kibar, naif, hassas yapıda insanlar olduğunu düşünüyorum. Bu insanlar diğerlerine karşı sınırlar koyamıyor. Sanki bir sınır koyarsa, birisine hayır derse, ona bir hata yapmış gibi, onu üzmüş gibi hissediyor. Halbuki böyle bir durum yok. Sen ne kadar kendi sınırlarını çizersen, ne kadar benliğini, egonu koruyabilirsen o kadar değerli algılanırsın. Hem diğer insanlar tarafından daha değerli algılanırsın, hem diğer insanlar senin özel alanlarına müdahale etmediği için kendini çok daha değerli ve özel hissedersin.
Bir insana hayır dediğin için, bir insana sınır koyduğun için özür dilemek zorunda değilsin. Hayır demek ve sınır koymak senin en doğal hakkın ve kendini değerli hissetmek noktasında çaba harcaman gereken adımlardan. Meşhur bir spor giyim markasının sloganını belki hatırlarsın: “Sadece yap.”. Aslında basit bir sloganmış gibi görünse de, sadece yap, derin bir bilgelik barındırıyor. Bir çok değersiz hisseden insan, hayatta ki yaptığı şeylerin birçoğunu diğer insanları memnun etmek için yapar. Belki burada “Hayır, ben kendim için yapıyorum.” diyebilirsin ama bu noktada geriye dönüp biraz düşünmeni öneririm. “Gerçekten kendin istediğin için mi yapıyorsun yoksa diğer insanlar istediği için mi yapıyorsun ya da istemediği için yapmaktan mı vazgeçiyorsun?” Sadece yaşamak istediğimizi yaşayabilseydik, birçok insanı umursamasaydık, kendimizi daha değerli hissetmemiz mümkün olurdu. O yüzen hayatta diğer insanları memnun etmek yerine kendine sormalısın “Gerçekte seni mutlu edecek şeyler nelerdir? Diğer insanların itirazlarına, seni yargılamalarına rağmen kendin ne istiyorsun?”. (Elbette ki toplumsal düzeni bozmadan, kimseye zarar vermeden.). Bugüne kadar diğerlerini memnun etmeye çalıştığın için kendini ihmal ettin, o yüzden kendini değersiz hissediyorsun. Şimdi ise diğerleri ne demiş, yargılamış, konuşmuş, beğenmiş, beğenmemiş hiç umursamamaya çalış. Biraz önce anlattığım gibi, umursuyor gibi hissedeceksin ama prensibin, düşüncen umursamıyor gibi davranmak olacak. İlk başta zor gelebilir, acı çekebilirsin ama sonra kendini gözlemle, daha iyi hissedecek misin, hissetmeyecek misin?
Kendini değerli hisseden insanlar hayata dahil olur. Okulda sırada ön sırada oturur, söz alır, merak eder, sorar, sorgular ama bir insan kendini değersiz hissettiği zaman hayata katılmaya, sormaya, sorgulamaya istemeye hakkı olmadığını düşünür. Bir şekilde buna dur demezsen hep aynı döngü içinde, kar topu gibi büyüyen bir şekilde değersizliğin artmaya devam eder. Bu belki sonrasında sende bir anskiyete bozukluğuna yani endişe bozukluğuna ya da belki depresyona neden olabilir. Bu yazının ana fikrini duygularla değil, düşüncelerle ve prensiplerle hareket etme fikri oluşturuyor. Normalde değersiz hissediyorsun ve bundan dolayı konuşmaya, söz almaya, merak etmeye, istemeye, girişimlerde bulunmaya hakkın yokmuş gibi düşünüyorsun. İşte bu senin hissiyatının seni kandırması. Peki ne yapacaksın? Hissetmene rağmen, sana acı vermesine rağmen bir kenara bırakıyorsun ve bir şekilde kendine hayatı yaşama noktasında bir prensip oluşturuyorsun. Okulda mısın? En ön sıraya otur, hocaya soru sor, acı çeksen de utansan da. Toplantıda mısın iş hayatında, elini kaldır, söz al, fikrini yanlış da olsa söyle. Bir şekilde rezil olmaktan korksan da. Yani prensiplere göre hareket edersen, istersen, konuşursan, sınır koyarsan hayat senin için çok daha farklı olucak.
Son olarak şunu söylemek isterim, kendini değersiz hisseden insanlar kendi başarılarını küçümser ve başarısızlıklarını abartırlar. Sanki ortaya koyduğu başarılar birilerinin sayesinde ya da şans eseri ortaya çıkmıştır ama bir başarısızlık varsa, onu sonuna kadar kişi kendisi yapmıştır, onun sorumluluğunu kendisi alır. İşte burada kendimize adaletsiz davrandığımız için başarı depomuz hiç dolmuyor, başarısızlık depomuz dolup taşıyor. Geçmişini bir düşün bakalım, etrafındaki herhangi birisini hatta başarısız gördüğün birisini referans noktası olarak belirle ve sen ona göre kendini konumlandır bakalım. Ona göre iyi misin, kötü müsün? Bunu fark ettiğin zaman kendine ne kadar haksızlık yaptığını fark edeceksin. Belki sen de başka insanların “inanılmaz başarı”göreceği şeyleri yaşıyorsun, belki kolayca yapıyorsun ama bunu başarısızlık olarak görüyorsun. Kendi hakkını vermen lazım yoksa değerli hissetmen biraz zor…
Sevgiyle kalın.
Uzman Klinik Psikolog Jülide Başoğlu